LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASININ 100. YILINA ARMAĞAN

100 TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN VE LOZAN’IN 100. YILINA ARMAĞAN biçimindeydi. Nihayet, Lozan Barış Antlaşması ile birlikte tüm azınlıklar yine Antlaşmada öngörüldüğü gibi, “Türk uyruğu” (Madde 40) olarak zamanla Türk kültürel kimliğinin, ulusal kimliğin biçimlenmesinde belirleyici olacaktı. Ulusal kimliklerin yeniden tanımlanması son dönemlerde sıklıkla gündeme gelen bir sorun olarak algılanmaktadır. Esasen 19.yüzyılın sonundan itibaren tasarlanan dünya sistemi kimlikleri muadilleri tarafından tanınmış uluslardan, egemen bağımsız birimlerden yani ulus devletlerden oluşmaktaydı. Tanımlamış oldukları “devlet” kuşkusuz iç işlerinde bağımsız ve sınırları içinde tam yetki ile donatılmış olacaklardı. Bu yetkinin uluslararası ortamda anlamı daha da farklıydı. Tanınmış, diğerlerince kabul edilmiş bir ulus devlet için toplumları üstünde kullandığı otoritenin sınırlandırılması süreci dönemin tecrübeleri sonrasında ancak 20.yüzyılın ikinci yarısından itibaren başlayacaktır. Ulus-devletlere dayalı bir dünya düzeninde her devlet kendi ulusunu kendi kültürel tanımları içerisinde biçimlendirmek, inşa etmek hak ve özgürlüğüne sahip olmaktaydı. Bu dönemde devlet otoritelerinin ulusal kimliğinin sınırlarını çizmede özgür bırakıldığı ortamda azınlıkların güvence altına alınması çabası nadir görülen gelişmelerdendi. Anılan yüzyılın ilk çeyreğindeki azınlık antlaşmalarının önemi, ulusal kimliğin çerçevesine sokulamayan azınlıkların koruma altına alınması anlamını taşımaktaydı. Lozan devrinin azınlıklara bakışına ilişkin Milletler Cemiyeti modeli ise bu dönemi açıklamamızda oldukça belirleyicidir. Buna göre azınlıklar konusunda bir antlaşmaya taraf olan her devlet, ülkesi içinde bulunan azınlıklara bir takım haklar vererek bunları güvence altına alacağına, onların kendi kültürlerini korumaları için ortam hazırlayacağına ilişkin garantiler vermekteydi. Farklı olmalarına karşın azınlık statüsü içinde yer almayan ötekiler ise içinde bulundukları devletin egemenlik alanı içine terk edilmişlerdi. Kısaca azınlık olarak tescil edilmiş olanların dışında kalanların tamamı, ulusun harman yapısı içine alınmakta ve özümlenmesi arzu edilmekteydi. Uluslararası bir antlaşma ya da karşılıklı tarafların tanımladığı azınlıklardan arta kalanın tamamının ortak kültüründen oluştuğu varsayı-

RkJQdWJsaXNoZXIy NzE2Njg1