LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASININ 100. YILINA ARMAĞAN

126 TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN VE LOZAN’IN 100. YILINA ARMAĞAN devletlerarası bir idareye, ardından İngiliz işgaline verilecektir ki bütün bu düzenlemeler 1919 da Paris’te başlayan ve 1920’de San Remo’da tamamlanan Batılı çıkar gruplarının düzenlemeleriyle hayata geçirilecekti. 1920 San-Remo anlaşması ile birçok Arap toprağı İngiltere, Fransa ve İtalya’nın resmi işgaline (mandasına) girmiştir. Bu durum aslında Ortadoğu’nun tarihini ve kaderini belirledi. Doğu Arap dünyası yeni bir durum ile karşı karşıya gelirken, batı Arap dünyası da bağımsız olma hayallerini yitirdi. Türkiye ve o sıralarda Necid bölgesinde varlık gösteren Suud ailesinin elindeki topraklar hariç, genel olarak İslam dünyasının tamamı işgal altındaydı. Türkiye’nin önüne de Sevr anlaşması konuldu. Bu yüzden Yeni Türkiye’nin öncüleri Anadolu’da işgalcilere karşı yeni bir mücadele başlattı ve başarılı oldu. Bu süre zarfında kuşkusuz Anadolu’daki mücadele özellikle Fransız ve İngiliz mandası altına giren Arap topraklarında büyük bir ilgiyle karşılandı. Hatta 1919 Paris Barış anlaşmasında Arap Krallığı hayali suya düşen Şerif Faysal (Suriye ve daha sonra Irak Kralı) Mustafa Kemal ile ilişkiye girecek ve Türkiye- Suriye arasında bir federatif birlik kurulmasını önerecektir. Aynı şekilde özellikle Suriye ve Irak Türkmenlerinin arasında Anadolu’daki Millî Mücadeleyi destekleyen Kemalci2 yapılanmalar oluşacaktı. Bölge gerçeklerini iyi okuyan Türkiye’nin kurucu kadroları öncelikle eski Osmanlı topraklarında kalan farklı unsurların kendi mücadelelerini vermeleri ve bağımsızlıklarına kavuşmaları gerektiğine inanıyorlardı. O günkü şartlarda ne Osmanlı Devleti’nin ihya edilmesi ve ne de topyekûn İslam topluluklarının siyasi birlikteliklerinin mümkün olduğuna inanıyorlardı. Nitekim aynı yıllarda Mustafa Kemal’in Mecliste yaptığı bir konuşmadaki ifadeleri bu konuda onun gerçekçiliğini ortaya koymaktadır: Ben İslam Birliği’ni şu şekilde anlıyorum: Biz Müslüman olmamız sıfatıyla bütün Müslümanlara mutluluk ve refah diliyoruz. Her İslam topluluğunun bağımsız yaşamasını istiyoruz. Çünkü İslam milletlerinin mutluluğu bizim mutluluğumuzdur. Aynı şekilde bu milletlerin mutluluğu bizim mutluluğumuza bağlantılıdır. Büyük bir İslam imparatorluğunun 2 “Kemaliyûn” diye tabir edilen bu yapılar, Anadolu’daki Millî Mücadele’yi destekliyor, yeniden bir Osmanlı birliği altında toplanılacağını umuyorlardı. Bazı tercümelerde bu ifade Kemalistler olarak tercüme edilmektedir ki yanlıştır.

RkJQdWJsaXNoZXIy NzE2Njg1