LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASININ 100. YILINA ARMAĞAN

131 LOZAN SONRASI TÜRKİYE VE ARAP DÜNYASI İkinci dünya savaşı yıllarında savaşa girmemek için Türkiye, tam bir tarafsızlık politikası uygulamıştır. Ancak savaşın sonunda Türkiye, Sovyetler Birliği’nden tehditler almasına rağmen çevresindeki gelişmelere karşı da kayıtsız kalmamıştır. Mesela 1947 yılında Birleşmiş Milletler’de gündeme gelen Filistin’i taksim planını diğer Arap ülkeleriyle birlikte veto etmiştir. Türkiye’nin bu tavrı, bağımsızlıklarını yeni kazanan Arap ülkeleri ile siyasi iş birliği ve ittifaklar yapabileceğinin bir işareti idi. Ancak yaşanan gelişmeler ve kurulan yeni dünya düzeni buna imkân vermedi. Ayrıca batıdan kurtulmaya çalışan Arap ülkeleri için de batının bir müttefiki olan Türkiye cazip ve örnek bir ülke değildi. Hatta bu durum Arap kamuoyunda sıklıkla dile getiriliyordu. Türkiye aleyhinde yayınlar yapılıyor, özellikle Arapların Osmanlı yönetiminde “karanlık çağı” yaşadıkları iddia ediliyordu. Bir bakımdan Lozan’ın Arap dünyasına yansımalarının kritiği de bu yıllarda başlatılmıştı. 3. Soğuk Savaş Yıllarında Türk Dış Politikası İkinci dünya savaşı sonunda dünya düzeni yeniden kuruldu. Birçok ülkede rejimler değişti; Arap ve Afrika ülkelerinden birçoğu bağımsızlığına kavuşmaya başladı. Ama asıl yapılanma dünyanın iki büyük güç arasında taksim edilmesiydi. Bu yeni dünya düzeninde bir tarafta batıyı temsil eden NATO (Kuzey Atlantik) Ülkeleri; diğer tarafta ise Sovyetler Birliği yer alacaktır. Türkiye bu soğuk savaştan ve sonuçlarından oldukça etkilenmişti. Sovyetler Birliği Türkiye’nin stratejik önemini çok iyi bilmekteydi. Coğrafi olarak Batı ile Doğu’nun kesişme noktasında bulunan Türkiye, yeni kurulacak dünya düzeninde önemli bir rol oynayabilirdi. Aynı tarihlerde Ortadoğu’ya yerleşmeye başlayan Amerika Birleşik Devletleri de Türkiye’nin önemini kavramıştı. Yani Türkiye iki büyük gücün arasında sıkışmıştı. Hatta Sovyetler Birliği ilgisini tehdide dönüştürerek, doğu Anadolu’dan toprak, Türk egemenliğindeki boğazlarda da üs kurma hakkı istemişti. Bu tehdit karşısında Türkiye’nin tarafsız kalmasına imkân yoktu. Bir tercih yapmak zorundaydı ve bu tercihini eskiden olduğu gibi Batı bloğundan yana kullandı. Aslında batı da bu durumdan memnun

RkJQdWJsaXNoZXIy NzE2Njg1