LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASININ 100. YILINA ARMAĞAN

157 LOZAN ANTLAŞMASI BAĞLAMINDA TÜRK DIŞ POLİTİKASI VE GÜVENLİK POLİTİKASI ye’nin tarihten kalan sorunlarında bu hassas konu ihmal edilemeyecek kadar önemli olmuştur. Dış politika belirlenirken ve üretilirken bu yapının dün olduğu gibi bugün de ihmal edilmemesi gerekmektedir.32 Cumhuriyetimizin ilan edildiği 29 Ekim 1923 günü TBMM’de Devletimizin I. Hükûmetinin programını sunan Başbakan İsmet İnönü Türkiye’nin izleyeceği dış politika hakkında şu açıklamalarda bulunmuştur: “Cumhuriyet Hükümeti’nin dış ilişkilerde en temel ilkesi Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığını ve bütünlüğünü sağlam tutarak hayatî menfaatlerini göz önünden ayırmamak esası dâhilinde karşılıklı barışı, huzuru, iyi ilişkileri mümkün olduğu kadar genişletmek ve teyit emekten ibarettir. Sınırdaşlarımızla ve henüz ilişkilere girmediğimiz devletlerle samimî bir dostluk tesisi için bütün kuvvetimizi sarf edeceğiz. Göreceğimiz hüsnüniyete fazlasıyla mukabele edeceğiz. Bu esaslar dâhilinde Türkiye Cumhuriyeti, hayatî menfaatlerini muhafaza etmek için son derece dikkatli olacaktır.” Atatürk Cumhurbaşkanı olarak 1 Mart 1924 günü TBMM’nin yeni yasama yılını açış konuşmasında “Cumhuriyet’in dış siyasette yüzü, düz biçimde ve samimiyetle barışın ve antlaşmaların korunmasına dönüktür” diyerek Türkiye’nin barış siyasetini bir kere daha teyit etmiştir. Lozan Antlaşması’nı izleyen dönemde, Cumhuriyet’in ilanını müteakiben yeni Türk Devleti, bir yandan iç düzende resmî kurumsal organizasyonunu yeniden inşa ederken, diğer yandan da gerçekçi ve barışçı bir dış politika yürütmeye çalışmış; bir taraftan uluslararası alanda kendini kabul ettirmeye çalışırken, diğer taraftan da münasebette bulunduğu devletlerle hükümranlık hakkına saygı esasında iyi geçinmeyi temel şiar edinmiştir. Yeni Türkiye Cumhuriyeti Devleti, dış politikada Kemal Atatürk’ün “yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesi doğrultusunda bir siyaset anlayışını kurumsallaştırırken, bazı Batılı devletlerin, Lozan’da çözümlenememiş sorunlar üzerinden, Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıflamasından sonra alışageldikleri müdahalelerini sürdürme girişimleri, bu devletlerin İstiklâl Harbi’nin Türk milleti nezdindeki anlam ve önemini yeterince idrak edemediklerini göstermekteydi. Bu durum, 32 Bkz. Suat İlhan, Jeopolitik Duyarlılık, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1989; YÖK, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi I / 2, YÖK Yayınları, Ankara 1989, s. 114-176.

RkJQdWJsaXNoZXIy NzE2Njg1