LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASININ 100. YILINA ARMAĞAN

203 LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI’NIN ÖNEMİ yeni Türkiye’nin 1. Dünya Savaşının galipleri ile eşit şartlar altında Lozan’da dişli ve başa baş bir siyasi mücadele verdiğini göstermektedir. Lozan Barış Antlaşmasının bir başka önemi, sadece savaş sonlandıran bir antlaşma olmasının ötesinde, Türkiye ile Batılı devletlerin siyasi, hukuki, iktisadi ve sosyal ilişkilerini yeniden düzenlediği bir antlaşma olmasıdır. Bu nedenle tartışmalı toplantılarda çok sert geçen görüşmeler olmuştur. 1922 yılının Şubat ayında kesintiye uğrayan konferans Nisan ayında yeniden toplanmış ancak sekiz ayda tamamlanabilmiştir. Lozan’da gerginlikler ve tartışmalar sonrası görüşmelerin kesildiği günlerde toplanan İzmir İktisat Kongresinde Atatürk, “Konferanstaki muhataplarımız bizimle 3 senelik değil, 300-400 senelik hesapları görüşüyorlar. Osmanlı Devletinin tarihe karıştığını, yeni Türkiye’nin tam bağımsızlık ve milli egemenlikten zerre kadar fedakârlık yapmayacağını hâlâ anlamamışlardır,” diyerek görüşmelerin neden kesildiğini değerlendirir. Konferansta İngiltere Musul ve boğazların statüsü, Fransa borçlar meselesi ve ayrıcalıklar (kapitülasyonlar), İtalya ise Ege Adalarının geleceği ve kabotaj konularına ağırlık vermişlerdir. İtilaf Devletlerinin bu tutumu, Türkiye’deki bir asırlık yarı sömürge düzenin devamında ısrar ettiklerini göstermektedir. Oysa ki, Türkiye’nin Lozan Konferansındaki hedefi TAM BAĞIMSIZLIĞINI ifade etmek ve kabul ettirmektir. Gerçekten de son zamanlarında artık siyasi, adli ve mali egemenliğini yitirmiş, Sevr’i imzalamış Osmanlı Devleti yabancılara ve gayrimüslim uyruklarına tanıdığı tüm ayrıcalık ve imtiyazlarla tarihe gömülmüştür. Teslimiyetçi tavrın yerini ülkesinin onurunu inatla ve kararlılıkla savunan insanların yürekli direnişleri almıştır. Lozan Barış Antlaşması sırasında toprak, sınır vb. konularda çok ısrarlı olmayan sömürgeci devletler, Sevr’in ekonomik ve mali hükümlerini uygulamakta çok direnmişlerdir. Zaten Lozan Konferansı toplanırken düşünülen “Sevr Antlaşmasının bazı maddelerini biraz yumuşatarak masaya getirmek ve bu haliyle Türk heyetine imzalatmak ve dışa bağımlı, denetim altında, yarı tutsak bir ülkenin varlığına izin vermektir. Erdal İnönü, “ Lord Curzon’un ekonomik ve mali konulardaki yersiz istekleri-

RkJQdWJsaXNoZXIy NzE2Njg1