34 TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN VE LOZAN’IN 100. YILINA ARMAĞAN maya çalışılmasının arkasında Lozan’da Türkiye’nin savunduğu çağdaş, demokratik ve laik dünya görüşüne karşı duyulan rahatsızlığın yattığı anlaşılıyor. Atatürk Nutuk’ta Lozan’ı şöyle değerlendiriyor: “Lozan Antlaşması Türk milletine karşı yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşmasıyla tamamlandığı sanılmış büyük bir suikastın sonuçsuz kaldığını bildirir bir belgedir. Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş bir siyasi zafer eseridir.” Atatürk’ün bu sözlerindeki şifreler nelerdi? Atatürk hangi suikastlardan söz etmişti? Bu soruların cevabını araştırmadan, Lozan’a giden yolun hangi tuzaklarla dolu olduğunu görmeden bu antlaşmayı değerlendirmek eksik bir değerlendirme olur. Yüzyıllardan beri Batı dünyasında Türklere karşı beslenen ön yargılar nereden kaynaklanıyordu? Bozkurt Güvenç Türk Kimliği isimli eserinde İngiliz Kardinali Nauman’ın şu sözlerini naklediyor: “Hıristiyan diniyle temasa geçen bütün ırklar, kavimler er geç Hıristiyanlığı kabul etmişlerdir. Bu genel kuralın tek istisnası Türklerdir. Onlar, Hıristiyanlığı kabul etmek şöyle dursun, Hıristiyanlığı ortadan kaldırmaya çalışmışlardır. Tarih sahnesine çıktıkları 1048 yılından beri haçlı düşmanlığının öncüsü, sözcüsü ve simgesi olmuşlardır. Bu yüzden Türkler XI-XVIII yüzyıllar arasındaki Katolik Kilisesinin en önemli sorunu ve düşmanı olarak görülmüştür.” İstanbul’da Elçilik görevinde bulunmuş olan Rumen diplomat Trandafir Djuvara 1914 yılında dikkate değer bir kitap yazdı. Kısa bir süre önce değerli diplomat Pulat Tacar tarafından Türkçeye çevrilen bu eserin adı: Türk İmparatorluğu’nun Parçalanması Hakkında Yüz Proje. Projede Rus Çarlarının, Kralların, Papaların veya üst düzeydeki din adamlarının Osmanlı Devletinin bölünüp parçalanması ve paylaşılmasına ilişkin projeleri ve girişimleri yer alıyor. Dikkat çekici projelerden biri Napolyon’un projesi. Napolyon Saint Helene adasında sürgündeyken yazdığı anılarında “Türk imparatorluğunu Rus Çarıyla paylaşabilirdim. İstanbul sorunu her seferinde Osmanlı İmparatorluğunu kurtardı. İstanbul uzlaşmanın gerçek engeliydi. Rusya İstanbul’u istiyor ben de vermeye yanaşmıyordum. Çünkü İstanbul bir İmparatorluğa değer ve orasını eline geçiren dünyanın hâkimi olur”.
RkJQdWJsaXNoZXIy NzE2Njg1