LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASININ 100. YILINA ARMAĞAN

48 TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN VE LOZAN’IN 100. YILINA ARMAĞAN İsmet Paşa, 13 Kasım 1922’deki basın toplantısında çerçeveyi şöyle çizdi: “Dünya Savaşı sonunda Türkiye’ye barış teklif edilmedi, her taraftan saldırıldı. İçeride gerici unsurlar kışkırtıldı. Padişah milliyetçilere cephe aldı. Türk topraklarının büyük kısmı yakılıp yıkıldı. 20’den fazla Türk şehri tahrip edildi.” İşte İsmet Paşa böyle haksızlıklara maruz kalmış bir ülkenin haklarını savunacaktı. Konferansta İsmet Paşa rahat bir ortamda mı çalışacaktı? Pek değil. Başta Türk Hükümeti olmak üzere bazı yabancı kaynaklardan İsmet Paşa’ya karşı bir suikast düzenlenebileceği yolunda bilgiler geliyordu. 13 Ocak 1923 tarihinde Atatürk doğrudan doğruya İsmet Paşa’ya bir mesaj göndererek İsviçre’de bulunan Çerkez Ethem’in Lozan’a gelerek delege heyetimize suikast düzenlenmesinin Genelkurmayca muhtemel görüldüğünü bildirdi. Bu iddiaların ciddiye alınması gerekiyordu. Zira Lozan’daki Rus Heyeti Başkanı ve ülkesinin Roma Büyükelçisi Vorovski 10 Mayıs 1923’te otelinin restoranında yemek yerken vurularak öldürülmüş ve delegasyonunun iki üyesi de ağır yaralanmıştı. Lozan Konferansı Komisyonlar halinde toplanıyordu. Birinci Komisyonda siyasi konular ele alınacaktı. Önce sınırlar konusu görüşüldü. Mudanya’da halledilen bazı konular İngilizler tarafından yeniden gündeme getirildi. İsmet Paşa Edirne’yle birlikte Karaağaç’ın da Türklere bırakılması konusunda Mudanya’da varılan mutabakatı hatırlattı. Lord Curzon bundan habersiz göründü. Karaağaç’ın Türklere verilemeyeceğini söyledi ve konferansın son aşamalarına kadar Karaağaç Türklerle bir pazarlık unsuru olarak yürütüldü. İsmet Paşa Batı Trakya’da plebisit yapılmasını önerdi. Bu bölgenin nüfusunun çoğunluğu Türklerden oluşuyordu ve topraklarının çoğu da Türklere aitti. Lord Curzon ve diğer İtilaf devletleri temsilcileri buna da itiraz ettiler. Türkiye’nin Batı sınırı Meriç olacaktı ama sınır Meriç’in neresinden geçecekti. Türkiye dünyadaki diğer örneklerde olduğu gibi nehrin ortasından geçmesini istiyordu. Buna da itiraz ettiler. Onlara göre sınır Meriç’in sol sahilinde geçmeli yani nehirden yararlanma hakkı Yunanlıların olmalıydı. Bu konu da konferansın sonuna kadar tartışılmaya devam eti.

RkJQdWJsaXNoZXIy NzE2Njg1