LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASININ 100. YILINA ARMAĞAN

145 LOZAN ANTLAŞMASI BAĞLAMINDA TÜRK DIŞ POLİTİKASI VE GÜVENLİK POLİTİKASI verilmiştir. Millî Mücadele yıllarındaki ve sonrasındaki Atatürk’ün dış politikasının en başta gelen ayırıcı niteliği (eski dilde “fârik vasfı”) millî olmasıdır. Atatürk Büyük Nutuk’ta “Türkiye’nin, Türk milletinin takip etmesi lâzım gelen siyasi ilke” hakkındaki görüşünü şu sözlerle açıklamıştır: “Bizim kendisinde açıklık ve tatbik kabiliyeti gördüğümüz siyasî öğreti millî siyasettir… hayalperest olmak kadar büyük hata olamaz. Tarihin ifadesi budur; ilmin, aklın, mantığın ifadesi böyledir… Millî siyaset şudur: Millî sınırımız dâhilinde, her şeyden evvel kendi kuvvetimize dayanarak mevcudiyetimizi muhafaza ederek millet ve memleketin hakiki saadet ve bayındırlığına çalışmak... Rastgele sonu gelmez emeller peşinde milleti meşgul etmemek ve zarara uğratmamak... Medeni dünyadan da medenî ve insanî muamele ve karşılıklı dostluk beklemektir.” Atatürk’ün dış politikasının bir diğer ayırıcı niteliği de barışçı olmasıdır. Millî Mücadelemizin başlamasıyla birlikte izlenen ve kurucu irade tarafından Türkiye Cumhuriyeti için de belirlenen dış politika, tarih bilinci içinde hedefi açık olarak belli, akılcı, gerçekçi, dengeli, devletlerarasında egemen eşitlik ve “ahde vefa” ilkesine saygılı; güvenilir, öngörülebilir, inandırıcı, diyaloga açık ve barışa yönelik olmuştur. Millî Mücadelemizde adımlar atılmaya başlarken, Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda milletimizin ve vatanımızın geleceğini tayin etmek üzere galip devletlerle yapılacak barış antlaşmasının temeli olarak, “mutlak egemen bir Türk Devleti kurulması” emelinin yanında, içeride ve dışarıda çeşitli görüşler ve teklifler de ortaya atılmıştır. Bunlar arasında “İngiltere’nin himayesinin kabul edilmesi” ve bilhassa “Amerikan manda idaresinin altına girilmesi” Sivas Kongresi’nin sonuçlanmasına kadar milli mücadele kulislerinde dolaşan düşünceler olmuştur. Millî egemenlik ve eşitlik” ve “vatanın bütünlüğü ve bölünmezliği” ilkelerinden yoksun bu düşünceler, teklifler karşısında Atatürk, kurtuluş için Milletimizi tek ve kesin bir hedefe kilitlemeği başarmıştır. Atatürk bu konuda Büyük Nutuk’ta şunları ifade etmiştir: “İstanbul’da bir kısım rical ve kadınlar da hakiki kurtuluşun Amerika mandasını talep ve teminde olduğu kanaatinde bulunuyorlardı. Bu kanaatte bulunanlar fikirlerinde çok ısrar ettiler… Efendiler, bu vaziyet karşısında bir tek karar vardı. O da milli hâkimiyete dayalı, kayıtsız şartsız bağım-

RkJQdWJsaXNoZXIy NzE2Njg1