LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASININ 100. YILINA ARMAĞAN

146 TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN VE LOZAN’IN 100. YILINA ARMAĞAN sız yeni bir Türk devleti tesis etmek! İşte, daha İstanbul’dan çıkmadan evvel düşündüğümüz ve Samsun’da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz tatbikatına başladığımız karar, bu karar olmuştur. Ya istiklal ya ölüm! İşte hakiki kurtuluş isteyenlerin parolası bu olacaktı. Bir an için, bu kararın tatbikatında muvaffakiyetsizliğe uğranılacağını farz edelim! Ne olacaktı? Esaret!” Gerçekten, Büyük Önderimiz Samsun’a ayak bastıktan sonra yayımlanan Amasya Tamiminde “Vatanın bütünlüğünün, Millet’ in istiklâlinin tehlikede olduğu” ilân edilmiştir. “Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararının kurtaracağına” olan inanç ifade edilmiştir. “Milletin hal ve vaziyetini göz önünde tutmak ve haklılığının sesini cihana işittirmek için her türlü tesir ve denetimden uzak bir milli heyetin varlığının elzem” olduğu vurgulanmıştır. “Millî bir kongrenin süratle toplanması” için Milletimize çağrıda bulunulmuştur. Milletimize Sevr Antlaşmasını dayatarak vatanımızı parçalayıp paylaşmak emlinde olan emperyalist güçlere, yapmayı öngördükleri barış için Erzurum ve Sivas Kongrelerinde alınan kararlarla, tek bir seçenek bırakılmıştır: Bu da esas itibariyle Misak-ı Millî hudutları içinde “eşit egemen bağımsız Türkiye” temelinde bir barış antlaşmasına razı olmak. Mesleği asker olan Atatürk savaşın dış politika aracı olarak kullanılmasını reddeden, karşılaşılan sorunların hallinde diplomasiyi kullanan bir lider olarak tarihe geçmiştir. Bir hitabında savaş hakkındaki anlayışını şu şekilde dile getirmiştir: “Behemehâl şu ve bu sebepler için, milleti harbe sürüklemek taraftarı değilim. Harp zarurî ve hayatî olmalı. Hakikî kanaatim şudur: Milleti harbe götürünce vicdanımda azap duymamalıyım, öldüreceğiz diyenlere karşı, ‘ölmeyeceğiz’ diye harbe girebiliriz. Lâkin hayat-ı millet tehlikeye maruz kalmayınca, harp bir cinayettir.” Atatürk, Millî Mücadelemizi, İstiklâl Savaşımızı hangi şartlar altında başlatmıştır? Vatanımız düşman istilâ ve işgaline uğramıştır. Düşman, durumun sonuçlarını bir antlaşma ile milletimize zorla kabul ettirmek istemiştir. Osmanlı Devleti “kapitülasyon” cenderesi içinde milletlerarası camianın eşit bir üyesi olarak hareket etme yeteneğini kaybetmiştir. Bu yüzden de Hükûmet vatanımızın parçalanıp paylaşılması tertipleri karşısında direnme iradesi ve gücü ortaya koyamamıştır. İstiklalimizin, egemenliği-

RkJQdWJsaXNoZXIy NzE2Njg1