LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASININ 100. YILINA ARMAĞAN

35 ÇÖKÜŞTEN ZAFERE LOZAN, OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E 200 YILLIK MÜCADELE Yaklaşık 400 yıl boyunca dünyanın en güçlü ve etkili imparatorluklarından biri olan Osmanlılar 1699 tarihindeki Karlofça anlaşmasından sonra gerileme dönemine giriyor. Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman gibi çağına damgasını vuran padişahlardan sonra devletin başına geçenler aydınlanma çağının, sanayi devriminin, uygarlığın gelişiminin değerini yeterince kavrayamadıklarından ülke hemen her alanda geriye gitmiştir. Bunun da askeri, siyasi, ekonomik ve kültürel alanlarda sonuçları olmuştur. 1774 yılında imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşmasından sonra Osmanlı İmparatorluğundaki azınlıkları nüfuzları altına almaya çalışan devletler bu konuyu Birinci Dünya Savaşının sonuna kadar Osmanlı İmparatorluğunu baskı altına almanın ve yönlendirmenin bir aracı haline getirmişlerdi. Küçük Kaynarca Antlaşmasının en önemli sonuçlarından biri Rusya’nın, azınlıkları bahane ederek Osmanlıların iç işlerine karışmasına olanak hazırlamasıdır. Tarihçi Hammer’in anlattığına göre Padişah savaşın kaybedilmesini Saraydaki müneccimlerin yetersizliğine bağlıyor, Prusya Kralı II. Frederik’ten kendisine üç müneccim gönderilmesini istiyor. 19. yüzyılın başlarından itibaren savaşlarda üst üste alınan yenilgilerde bir yandan ülke içindeki büyük eksikliklerin, yapılan yanlışlar, bir yandan da Osmanlı topraklarındaki bağımsızlık hareketlerini destekleyen büyük devletlerin rolü var. Osmanlı devletinin kendine en yakın saydığı Avrupalı devlet adamlarının gerçek düşünceleri ise kaygı vericiydi. Örneğin Avusturya’nın ünlü başbakanı Metternich “Osmanlı egemenliği yerine bağımsız bir büyük Hristiyan devletin geçtiği gün o devlet doğal ve aktif müttefikimiz olacaktır” demiştir. İstanbul’daki İngiliz Büyükelçisi Stanford Cunning’in anılarını kaleme alan Stanley Lane Pool, “Canning’in etkisiyle kabul edilmiş yasaları uygulamayan. tepetaklak olurdu. Onun karşısında yılgınlığa kapılmayan kimse yoktu” diyor. Sadrazam onun hakkında şöyle diyor: “Canning bizzat hükümetin vasisi durumundaydı. Özetle, Dışişleri, İçişleri, Patrikhane, her şey bu

RkJQdWJsaXNoZXIy NzE2Njg1