LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASININ 100. YILINA ARMAĞAN

152 TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN VE LOZAN’IN 100. YILINA ARMAĞAN bazı ekonomik ve politik sorunlara çözüm getirememiştir. Ancak, Türkiye, Lozan’da bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü, hukuksal olarak tüm dünyaya tanıtmıştır. Kanaatimizce, Lozan Antlaşması, Türkiye’nin XX. Yüzyılda elde ettiği en önemli diplomatik ve hukuki başarıdır.24 Lozan Barış Antlaşması, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş belgesidir. Ayrıca, Türklerin imha planı olarak bilinen Sevr Antlaşması’nı geçersiz kılan, Türklerin Anadolu’da imha edilemeyeceğini dünya kamuoyuna kabul ettiren ve Anadolu’nun tapusunun Türk milletine ait olduğunu “zorla” kabul ettiren siyasî belgedir. Bu belge ile kurulmuş olan “siyasî ve ekonomik açıdan tam bağımsız Türkiye’nin”, siyasî, sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan dayanak noktaları, felsefesi ve ruhu vardır. Bu dönemde, dış politikanın esası; Türk inkılâbının temel prensipleri ve milli dış siyasete uygun olarak, Lozan’da Türkiye’nin çıkarlarına uygun olarak halledilemeyen meselelerin çözülmesi, yeni sorunların da aynı ilkelere uygun olarak barışçı politikalarla ama aktif bir dış politika izlenmesi esasına göre çözülmesi şeklinde olmuştur. Türk savunma ve dış politikası, yeni cumhuriyetin toprak bütünlüğü ve bağımsızlığının korunması, 1936 sonrası Stalin yönetimi altındaki Sovyetler Birliği’nin ideolojik olarak bölgede artan askeri ve siyasal nüfuzunun yayılmasına karşı güvenliğin sağlanması hedefini amaç edinmiştir. İkinci unsur olarak, ülkenin laik demokratik ulus devlet rejiminin muhafazasında Batı modernleşmesini model edinen bir karma-ekonomik kalkınma stratejisini temel esas olarak benimsemiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, dış politikasında uluslararası sistem açısından kabul edilebilir bir deklarasyon yayınlayarak iki temel unsura vurgu yapmıştır. Birincisi, Misak-Milli sınırlarını ve ulus devleti savunma stratejisi. İkincisi yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin yükselen Batı’ya karşı muhalif ya da alternatif değil, bu kutbun bir parçası olduğu. Atatürk’ün “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesiyle tanımlanan bu yeni yaklaşım barış eksenli bir uluslararası ilişkileri gösterirken, sömürgeciliğin zirvede olduğu bir dönemde de sömürgeci güçlerle çatışmaktan 24 Kodaman, a.g.e., s. 140.

RkJQdWJsaXNoZXIy NzE2Njg1